Sabahattin Ali : meskeni dağlardır, dağlar...
Tek parti yönetiminin baskılarından uzaklaşmak için yurt dışına gitmeye
karar vermiş ancak kendisine pasaport verilmemiştir. Yasal yollardan
yurt dışına çıkma olanağı bulamayınca da Bulgaristan'a kaçmaya karar vermiş fakat para karşılığı Ali Ertekin
adlı bir kaçakçıyla anlaştı. Ordudan atılmış olan bir astsubay olan
Ertekin, geçimini yurt dışına adam kaçırmakla sağlamakta, öte yandan Millî Emniyet Hizmeti Riyâseti adına ajanlık yapmaktaydı.
Resmi açıklamalara göre Ertekin, "milli hislerini tahrik ettiği için" Sabahattin Ali'yi başına sopa vurarak öldürdü. Cesedin 2 Nisan 1948 tarihinde Bulgaristan
sınırında şaibeli bir şekilde bulunmasından sonra, 28 Aralık 1948'de
tutuklanan Ertekin, Kırklareli Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandı.
Yaptırımı 18-24 yıl olan adam öldürme suçundan, 15 Ekim 1950'de "milli
hisleri tahrik" gerekçesiyle cezası indirilerek 4 yıla hüküm giydi.
Ancak yazarın yakın çevresi ise Sabahattin Ali'nin Kırklareli'de Milli
Emniyet tarafından sorgulanırken işkence sonucu öldüğü ve Ertekin'in
paravan olarak kullanıldığını iddia etse de bu hiçbir zaman
kanıtlanamadı.
Sabahattin Ali'yi öldürdüğünü itiraf eden ve Milli Emniyet
mensubu olduğu iddia edilen Ali Ertekin, dört yıla hüküm giymiş; fakat
birkaç hafta sonra çıkartılan aftan yararlanarak serbest kalmıştır
"bir gün kadrim bilinirse,
ismim ağza alınırsa
yerim soran bulunursa:
benim meskenim dağlardır."
ismim ağza alınırsa
yerim soran bulunursa:
benim meskenim dağlardır."
"ruhum bir heykel gibi düşüp parçalanırdı, bu sesleri
duyanlar gülüyorum sanırdı."